2 Ağustos 2012 Perşembe

hristiyanların barnabas incilini orta çağda müslümanlar uydurdu iddaasına cevap

Metnin TahliliBarnaba İncili Özellikle teslîsi ve Hz. İsâ'nın ulûhiyyetini reddedip onun sadece gerçek mesîhi müjdeleyen bir peygamber olduğunu belirtmesi açısından kanonik İnciller'den ayrılmakta ve bu sebeple de hıristiyanlar tarafından uydurma (apokrif) kabul edilmektedir. Hıristiyan araştırmacılar bu İncil'in XVII. yüzyılda kaleme alındığını, hatta müslüman olmuş bir hıristiyan tarafından yazılıp Barnaba'ya nisbet edildiğini ileri sürmekte, bunu ispat edebilmek için de çeşitli tenkitler yapmaktadırlar. Barnaba İncili'ne yöneltilen bu tenkitlerin bir kısmı mâkul olduğu halde çoğu peşin hükümle yola çıkıldığını göstermektedir. Tenkitlerin başlıcaları şunlardır:

1- Tarih ve coğrafya hataları.
Münekkitler Barnaba İncili'ndeki bazı ifadelerden bu İncil yazarının Filistin coğrafyasını bilmediğini ileri sürmektedirler. Barnaba İncili'ndeki (Bab 20), "İsâ Celîle denizine gitti ve bir gemiye binerek kendi şehri Nâsıra'ya doğru yola çıktı" ve aynı babdaki, "Nasıra şehrine gelince gemiciler..." ifadelerinden yazarın Nasıra şehrini deniz kenarında sandığını, yine aynı İncil'deki İsâ'nın Nâsıra'ya gittiği (141), daha sonra gemiye bindiği (151) ve Kudüs'e vardığı (152) ifadelerinden de gerek Nasıra gerekse Kudüs'ü deniz kenarında iki şehir olarak düşündüğünü ileri sürmektedirler (Benson, s. 14-15).
Barnaba İncili'ndeki bu bilgiler, "Nasıra ve Kudüs şehirleri deniz kenarındadır ve birinden diğerine gemiyle gidilmektedir" şeklinde yorumlanabileceği gibi yazarın yol güzergâhında katedilen merhaleleri tafsilatıyla anlatmayıp sadece bir hadisenin bittiği ve diğerinin başladığı yerleri bildirdiği şeklinde de yorumlanabilir. Üstelik bu yorum Barnaba İncili'nin genel üslûbuna daha uygundur. Zira aynı İncil'de İsâ'nın Nâsıra'ya yerleştiği, on iki yaşına gelince annesi Meryem ve Yûsuf'la birlikte Kudüs'e gittiği, tekrar Nâsıra'ya döndüğü (9), daha sonra annesiyle birlikte Zeytindağı'na çıktığı (10) belirtilmekte, ancak ne denizden ne de gemiden bahsedilmektedir.
Diğer taraftan Barnaba İncili'ndeki bu ifadeler bu İncil'in uydurma olduğuna delil olarak ileri sürülürken aynı olayla ilgili olarak Matta İncili'nde yer alan, "İsâ kayığa bindi, denizi geçti ve kendi şehrine geldi" (9/1) ifadesi, sırf kanonik kabul edilen bir İncil'de yer aldığı için normal karşılanmaktadır.
Barnaba İncili'ndeki bir ifade (bab 99) yanlış tercüme edilerek yazarın Sur (Tyr) şehrini Şeria nehrinin yakınında zannettiği ileri sürülmekte ve bu husus tenkit edilmektedir. Halbuki yazar İncil'in başka bir yerinde (21) Sur şehrinin bulunduğu bölgeyi göstermektedir. Diğer taraftan İtalyanca nüshada bulunan "in ti-ro apresso il giordano" ifadesindeki "in tiro", Fenike'deki Sur şehrini göstermemektedir. İtalyanca'da bu ifade "doğrudan" veya "müteakiben" anlamındadır. (Cirillo.s. 395)


2- Hz. İsâ dönemiyle bağdaşmayan çeşitli kavramlar

Münekkitler Barnaba İncili'nde bulunan bazı bilgilerin İsâ dönemini değil Ortaçağ Avrupası'nı yansıttığını, bu sebeple kitabın Ortaçağ'da kaleme alındığını ileri sürmektedirler.
Barnaba İncili'nde (54) 60 minutiye bölünen altın bir dinardan söz edilmektedir. Bu ise, "Hz. İsâ döneminde minuti (minuto) denilen bir para birimi yoktu; Roma İmparatorluğu'nda kullanılan dinar ise altından değil, gümüşten yapılmaktaydı" denilerek tenkit konusu olmuştur. Bir para birimi olarak minuto XIV. yüzyılda kullanılmıştır. Ancak bu tabir Barnaba İncili'nin mütercim veya müstensihine ait olamaz mı? Diğer taraftan İsâ zamanında altın veya gümüş paranın kullanıldığını Ahd-i Cedîd'den anlamaktayız. (Resullerin İşleri, 3/6; 20/ 33) Aynı şekilde, "İsâ zamanında şarap deriden yapılma tulumlara konmaktaydı" denilerek Barnaba İncili'ndeki fıçı tabirinin (152) tenkidi de bu ifadenin mütercime aidiyeti şeklinde çözümlenebilir. Yine İncil'de yer alan (121) mahkemenin işleyiş tarzı ve düello hadisesi (99), şekerin mevcudiyeti (119), taş ocaklarında çalışan işçiler (109) gibi hususların İsâ dönemini değil Ortaçağ Avrupası'nı yansıttığı ileri sürülmektedir.
Bu İncil'deki, "Bir hedefe atışta bulunanları fok atma talimi yapanları, gördünüz mü?" (110) ifadesinden hareketle bu tür askerî tâlimlerin o dönemden ziyade askerlerin çokça bulunduğu Ortaçağ Avrupası'na uygun olduğu şeklindeki tenkit de doğru değildir. Zira askerin bulunduğu her yerde atış tâlimlerinin olması tabiidir. Taş ocaklarında çalışan işçilerden bahsedilmesi de (109) gerçeklerle çelişmemektedir. Zira o dönem Filistin'inde, başta Süleyman Mabedi olmak üzere çeşitli yapıların mevcudiyeti taş ocaklarının bulunduğunu göstermektedir.
Bir başka tenkit de 222 bölümden oluşan bu İncil'in, XIII ve XIV. yüzyıllarda İtalya'da oldukça rağbet gören diatessa-ronları örnek alarak hazırlandığı iddiasıdır. "Dört kısmın uyumu" anlamına gelen diatessaron kelimesi, dört İncil'in tek bir kitap halinde özetlenmiş şekline verilen bir isimdir ve bu anlamda ilk defa milâttan sonra 150 yılında Tatien tarafından hazırlanan kitap için kullanılmıştır. Dolayısıyla XIII ve XIV. yüzyıllardan çok önce diatessaron mevcuttu.
Bu İncil'de Ahd-i Atîk'ten yapılan iktibaslarda, milâttan sonra IV. yüzyılda Aziz Jâröme tarafından yapılan Latince tercümenin (Vulgate) kullanıldığı da iddia edilmektedir. Fakat tam aksine Kitâb-ı Mukaddes'in Latince tercümesinin Barnaba İncili'ne dayandığı da ileri sürülmektedir. (The Gospel of Barnabas, s. XV)
Tenkitlerden biri de bu İncil'in müslüman olmuş bir hıristiyan tarafından yazılmış olduğu hususudur. Halbuki bizzat hıristiyan münekkitlerin de ortaya koydukları gibi Barnaba İncili bazı noktalarda Kur'ân-ı Kerîm'le çelişmektedir. Kur'ân-ı Kerîm'de göklerin yedi olduğu belirtilirken Barnaba İncili'nde dokuz olduğu ifade edilmektedir (105, 178). Kur'ân-ı Kerîm'de Hz. Meryem'in Hz. İsâ'yı dünyaya getirirken doğum sancısı çektiği bildirilmekte (Meryem 19/23), halbuki Barnaba İncili'nde onu ağrısız doğurduğu nakledilmektedir (3). Barnaba İncili'nde İsâ mesîh olmadığını ısrarla dile getirirken (96) Kur'ân-ı Kerîm ondan mesîh diye bahsetmektedir (Âl-İ İmrân 3/45; en-Nisâ 4/171-172).
Barnaba İncili'nin Kur'ân-ı Kerîm'le olan bu çelişkileri, bu İncil'in müslümanlar tarafından yazılmış olamayacağını göstermektedir.


Sonuç: Barnaba İncili'nde teslîs ve enkarnasyon (ilâhî kelâmın ete kemiğe bürünmesi, İsa'nın tanrılığı) reddedilmiş, Hz. Peygamber'in nübüvveti müjdelenmiştir. Tanrı'nın birliğini savunan Barnaba İncili (90) O'na çocuk nisbet edilemeyeceğini (17), Hz. İsa'nın Allah'ın oğlu değil sadece bir peygamber olduğunu belirtmekte (1, 2, 4, 10, 11, 15, 19, 31, 44, 47, 52, 71, 82, 83, 96, 112, 156, 157), İsâ'ya Allah'ın oğlu diyenlerin lanetleneceğini haber vermektedir (53, 212). Bu İncil'e göre nûr-ı Muhammedî her şeyden önce yaratılmıştır (12, 35, 39, 43); kâinat ise onun için yaratılmıştır, o bütün dünyaya rahmet ve selâmet getirecektir (43). Hz. Âdem yaratıldığında kelime-i tevhidde onun adını görmüştür (39). Hz. Muhammed Allah'ın resulüdür 117, 72, 90) ve daha önceki peygamberlerin sözlerini açıklayacaktır (17). İsâ Hz. Muhammed'den önceki son peygamberdir (97). Muhammed İsâ'dan sonra gelecektir (17, 42) ve onunla ilgili yanlış kanaatleri ortadan kaldıracaktır (97). Tanrı'nın Hz. İbrahim'e yaptığı mesîhî vaad Hz. Muhammed ile tahakkuk edecektir (1, 12, 26, 29, 44, 63, 96, 97, 208) ve o mesîhtir (39, 41, 42, 44, 54,97, 136, 163,220).


Teslisi ve enkarnasyonu reddettiği ve Hz. Muhammed'in geleceğini müjdelediği için müslümanlar tarafından sahih kabul edilen Barnaba İncili, kanonik İnciller ve hıristiyan akîdesiyle çeliştiği gerekçesiyle hıristiyanlar tarafından reddedilmekte, uydurma olduğu, hatta XVI. yüzyılda müslüman olmuş bir hıristiyan tarafından yazıldığı ileri sürülmektedir. Barnaba İncili'nin bugün mevcut yegâne nüshası olan İtalyanca metnin, gerek kullanılan malzeme gerekse üslûp ve dil yönünden söz konusu dönem İtalya'sının bir ürünü olduğu açıktır. Ancak bu, Barnaba'ya nisbet edilen İncil'in o dönemde yazıldığını ve müellifinin söz konusu İncil'i İtalyanca yazıp kutsiyet ve otorite kazandırmak için Barnaba'ya nisbet ettiğini göstermez. Kaldı ki Ahd-i Atîk'teki bir çok kitap, hatta mevcut şekliyle Tevrat, nisbet edildikleri şahıslar tarafından kaleme alınmadığı, çok sonra yazılıp söz konusu yazarlara nisbet edildiği halde bugün kanonik ve kutsal kabul edilmektedir.


Bu İncil'in XVI. yüzyıldan çok önce yazıldığına, Barnaba'ya ait bir İncil'in mevcudiyetine dair deliller vardır. V. yüzyıla ait ve Papa Gelase tarafından neşredilen genelge Barnaba İncili'nin apokrif olduğunu belirtmekte ve okunması yasak kitaplar arasında zikretmektedir. VII. yüzyıldan önce kaleme alınan Grekçe Cataîogue des soixante livres canoniques adlı belgede apokrif yirmi beş kitap arasında Barnaba İncili de zikredilmektedir. Şu halde V. yüzyılda Barnaba'ya nisbet edilen bir İncil mevcuttu. Bu İncil'in bugün elde bulunan İtalyanca nüsha ile ilgisinin olmadığı şeklindeki tenkit ise indîdir. V. yüzyıldan XVII. yüzyıla kadar bu İncil'den hiç bahsedilmemesine, dolayısıyla söz konusu İncil'in XVII. yüzyılda ortaya atılmış uydurma bir İncil olduğu iddiasına gelince bunun izahı kolaydır. Tecsîd ve teslisi reddeden Mûsevî-hıristiyan geleneğinin yazıları nasıl yasaklanmışsa aynı çizgideki Barnaba İncili de kilise tarafından mahkûm edilip yasaklanmış, bu sebeple kilisenin mutlak baskı ve otoritesi sebebiyle ortaya çıkarılamamıştır.


Gerek teslisi reddetmesi gerekse Hz. İsa'nın ulûhiyyetini kabul etmemesi sebebiyle Barnaba İncili'nin İslâm'ın etkisiyle İslâm'ın gelişinden sonra bir müslüman tarafından kaleme alınmış bir kitap olduğunu iddia etmek tarihî gerçeklerle bağdaşmamaktadır. Zira mevcut Barnaba İncili'ndeki bazı hususlar İslâmî inançlara uymamaktadır.


Sonuç olarak Barnaba İncili'nin ana temasını teşkil eden ve Hz. İsâ'nın Tanrı'nın oğlu değil bir peygamber olduğu fikrini benimseyip teslîsi reddeden inanç, İslâm'dan çok önce ilk hıristiyanlar arasında mevcuttu. Buna göre Barnaba İncili, Pavlus tarafından sahte diye nitelendirilen, fakat taraftarlarınca tam aksi iddia edilen gerçek İncil'i, Hz. İsâ'nın vazettiği hakiki mesajını ihtiva etmektedir. Şu da bir gerçektir ki Barnaba'ya nisbet edilen bugünkü İncil, uzun tarihî seyri içerisinde birtakım ilâve ve müdahalelere mâruz kalmıştır. Ancak bunlar ana temanın orijinalliğini ve eskiliğini ortadan kaldırmaz.


Geniş bilgi için bk. Osman Cilacı, Barnaba İncili mad. İslam Ans. TDV.yay

1 yorum:

  1. BLACK TIN BLACK TIN GOLF - The TIN
    BLACK TIN GOLF - The titanium septum jewelry TIN titanium straightener is a black-tinted glass titan metal vessel made out titanium mokume gane of an alloy made from a premium stainless steel. It has a glass core with mens titanium earrings an etched $34.95

    YanıtlaSil